2) duygusal ve fiziksel olarak zayıf, kırılgan, narin, hassas
Örnek Cümle 1
Tourists damage the fragile ecosystem by dumping plastic waste. (Turistler, plastik atıkları boşaltarak kırılgan ekosisteme zarar veriyorlar.)
Örnek Cümle 2
His boss had given him a few days off from work to watch over his ailing daughter and fragile wife. (Patronu ona hasta kızına ve hassas eşine göz kulak olsun diye birkaç gün izin verdi.)