3) kolayca yayılan, fısıltı ile çabucak yayılan (duygu)
Örnek Cümle 1
It is a relatively new disease and very contagious. (Nispeten yeni bir hastalık ve oldukça bulaşıcı.)
Örnek Cümle 2
Without proper treatment, sufferers from tuberculosis of the lung can be contagious all their life. (Uygun tedavi olmadan, akciğeri tüberkülozu olan hastalar ömür boyu taşıyıcı olabilirler.)
Örnek Cümle 3
Attitudes are contagious, and how we behave influences others. (Davranışlar bulaşıcıdır ve nasıl davrandığımız diğerlerini etkiler.)